KÜLTÜR ve YEMEK İLİŞKİLERİ
Kültür, “tarihin derinliklerinden süzülüp gelen; zamanın ve
ihtiyaçların doğurduğu, şuurlu tercihlerle, manalı ve zengin bir sentez
oluşturan; sistemli ve sistemsiz şekilde nesilden nesile aktarılan; bu suretle her
insanda mensubiyet duygusu, kimlik şuuru kazanılmasına yol açan; çevreyi ve
şartları değiştirme gücü veren; nesillerin yaşadıkları zamana ve geleceğe
bakışları sırasında geçmişe ait atıf düşüncesi geliştiren; inanışların, kabullenişlerin,
yaşama şekillerinin bütününe kültür
denir.” Sayın Sadık Kemal Tural bu şekilde aktarmakla
birlikte, yüzlerce tanımı vardır. Çünkü insan evrim geçirirken de yemeği ve ona
bağlı maddi ve manevi değerler gelişmektedir. Bir başka deyişle “bir toplumun
tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve
manevi özelliklerin bütününe kültür denir.”

Kültür gelişim sürecinde önce sözlü kültür
doğmuş daha sonra yazılı kültür oluşmuştur. Bugün yazılı kültür ile beraber sözlü
kültür de devinim ve gelişimine devam etmektedir. Sözlü kültür de, yazar
yoktur, anonimdir. Doğaldır, metinsizdir, ezbere dayalıdır, çeşitlenebilir,
sürekli akış dolaşım ve dolayısı ile değişim içindedir. Bu kültür de çözümleme
ve inceleme yoktur. Yazılı kültür, yazılıdır, metne bağlıdır, okuru değişebilse
bile metin değişmez, üreten yalnızdır, anlatıya istenilen sıklıkta dönülebilir,
çözümleme ve inceleme yapılabilir.
Bir kültür ne denli gelişkin ve ne denli
yaygın olursa olsun bir başka kültürden üstün sayılmaz. Hangi amaçla olursa
olsun kültürler arasında gelişmişlik-gelişmemişlik ya da ilerilik-gerilik
değerlendirilmesi yapılmaz.
Yukarıda gördüğümüz kültürün en büyük
öğesi de yiyecek ve içecek kültürüdür. Bu öğe toplamın % 70 ‘ini oluştururken
de onsuz bir kültürü düşünmek mümkün değildir. Toplumsal öğelerimizin temel
taşını bir başka kültürün yiyecek ve içeceği ile karşılaştırma yapamayız. Bizi
diğer toplumdan farklı kılan onun farklılıklarıdır. Yeme içme adetlerimiz,
yediğimiz gıdaların tarihine, dinimize, coğrafi özellikleri, pişirme teknikleri
vs. Ye bir göz atarsak yemeğin tarifi şu şekilde oluşmaktadır.
Aslında “yemek yemek” tanımı 23 farklı anlamı içermektedir. Bu aş yapmaktan,
rüşvet almaya, oymaya, ısırmaya vs. Gibi geniş manalar yüklenmiştir.
Dolayısıyla bu kelimeyi kullanırken dikkatli olmamız gerekmektedir. Genelde
yaşamımızı devam ettirmek için bir ihtiyaçtan öte bir şey, kesinlikle! Günde
3-5 kez mecburiyetten yapılan bir eylem olarak görülse de asla değildir.olayı
daha detaylı anlamak için onu tanımlamamız gereklidir.
Yemek ; Bir toplumun
1. Kendi gelenekleri
çerçevesinde,
2. Bulunduğu
bölgedeki malzemelerden,
3. Elindeki kap
kacak ve yakacak ile,
4. Geleneksel pişirme
teknikleri uygulayarak ,
5. Yaşamını devam
ettirmek için,
6. Beş duyumuza hitap
için,
7. Sosyal
ilişkilerinin geliştirilmesi için,
8. Hijyen ve beslenme
kurallarına uygun olarak,
9. Elimizde bulunan
gerekli gıdaların,
10. Ve tümünün en ekonomik
şekilde yapılması eylemidir.
Genelde
türk mutfağı kuşaktan kuşağa, görsel şekilde aktarılmıştır. Buna örnek olarak
elimizdeki yemek kitaplarına baktığımızda, 25 adet el yazması ve bunlar sanki
birbirinin kopyası şeklindedir. Asıl yazma olarak 1884 yılında yazılan mehmet kamil
efendinin yazdığı “melceü’t tabbahin” adlı eserde görebiliriz.
Diğerleri bunun kopyasıdır. Bu kadar az kitap olmasının sözel ve görsel
nakillerle zamanda yol almıştır. Mutfağımızın temeli osmanlının etkilendiği “ sufizm
“ temellidir. Burada esas “sadelik” ‘tir. Bizi diğerlerinden asıl farkımızı
oluşturan da, bir konsept içinde varlığının bugünlere kadar gelmesidir. Buda
bin yıllık bir yaşam demektir.
Evrensel bir yapı içinde
kültürün önemli iki değeri vardır.
a-
Yemek yapma ve
pişirme teknikleri evrensel bir tanımdır. Bir kültür ne denli gelişkin
ve ne denli yaygın olursa olsun bir başka kültürden üstün sayılmaz. Hangi
amaçla olursa olsun kültürler arasında gelişmişlik-gelişememişlik ya da
ilerilik-gerilik değerlendirilmesi yapılmaz; dolayısıyla da mutfak arasında
birinin diğerinden daha ileri veya geri olması düşünülmez. Çünkü yemek kültürün
aynasıdır. Bu eylemi en basit şekliyle günde 3-5 defa tekrarlamaktayız. Her gün
bu işlemi yaparken de farkında olmadan kültürel değerlerimizi içinde
olgunlaşırız.

b-
Dünya yemek
kültürü herkese aittir. Herkes buradan istediği tekniği veya yemeği
alarak yapabilir. Önemli olan malzemelerinin bölgeye has olmasıdır. Bunun
yanında her yemek güzeldir. Yokluk ve varlıklar içinde yaşamanın tadı yemekle
çıkar. Sonsuz çeşitten dolayı yaşam boyu renklendirilebilir. Her yemek
güzeldir. Yemekleri mukayese ederken sahanda yumurta ile sahanda yumurta
karşılaştırılıp mukayese edilir. Domatesli veya sucuklu yumurta farklı yemek
olduğu için mukayese edilemez. Dolayısıyla her yemek güzeldir. Dünyanın en
lezzetli yemeği o yemeği yediğiniz zaman o yemeği teşkil eden öğeleri teker
teker algılayabilirsek güzeldir.
Yukarıda anlattığım gibi kompleks bir
yapıdan basite indirgeyerek anlamaya çalıştığımızda görüyoruz ki; bizi diğer
uluslardan farklı kılan gelenek ve göreneklerimizle bizim kültürel olgularımızdır. Böylece gelişen ve
ticari boyutları büyüdükçe diğer toplumlarda varlığımızın ve devamının ancak
kültürel olgular içinde yiyecek ve içecek kültürümüze sahip çıkarak, diğer
insanlara da bu farklılığı anlatmamız gerekmektedir. Bugün baklava tüm akdeniz
havzasındaki ülkelerde yapıla gelmektedir. İçlerinde en güzeli kendi ulusunun
veya kısaca kültürü içinde kendisinin yaptığıdır. Fakat dünya pazarında ise
tümünün tadına bakınca türk baklavasının farkı bariz olarak çıkmaktadır.
Yufkasının inceliğinden, anadolu’nun yaylalarından toplanan yağın,
buğdaylarının ve işleme teknikleriyle ortaya çıkan baklava bir sanat eseridir.
Diğer uluslarda aynı reçeteyle yapabilmekte fakat baklavayı oluşturan
hammaddeler ve işleyen ustaları anadolu’dan değillerdir. Olsa bile havası ve
suyu farklıdır. O lezzet olmayacaktır. Her ulus kendine has bir lezzet sahip
olurken kültürel öğelerini de oluşturduğundan her ulus aynı olamayacağından
benim baklavamı da kimse yapamayacağından, ben kendi ürünüme sahip çıkarak,
orijinal tarifini değiştirmeden nesillerce devam ettirmem gerekmektedir.
Şimdileri ise, artık dünyaya açılma
zamanımız gelmektedir. Dünya turizmine eklenen gastronomi düzenlenmede türkiye
de bir hedef haline getirilmektedir. Bizler ise tariflerimizden ödün vermeden,
bedelini alarak bu lezzetleri dünyaya tanıtmamız gerekmektedir. Ucuzcu değil
mutfağımızın nitelik ve niceliğini her yaptığımız yemek ile dünyanın diğer
insanlarına yılmadan ve en güzel şekilde anlatmalıyız. Böylece yarınlara
yatırım yapmış olarak geleceği daha parlak ve itibarlı bir türkiye yaratmaya
başlayabiliriz. Bireysel değil birlikte en güzelleri oluşur. Birlikte
nicelerine inşallah.
Emrullah
gümüştaş
Mak.yük.
Müh., gurme, usta eğitmen aşçı.
Gumustase@gmail.com
Kültürün
grafiksel Yapısı.
Yukarıda
görüldüğü gibi kültürü etkileyen önemli öğeler belirtilmiş ve yemek kültürün %
70 ‘ini etkilemektedir. Yemeği değerlendirmede kullandığımız en önemli
özellikler ise, 1-gelenekler ve görenekler ile 2-Bedensel ve ruhi durumumuzun
uygun olmasıdır.