İTALYAN MUTFAĞI
İtalyan mutfağı, latin kültürünün zaman mefhumunu aşarak bizlere sunduğu
bir mutfaktır. Avrupa mutfakları içinde en
eski ve gelişmiş olan İtalyan mutfağı diğerlerine kaynak olmuştur. İtalyan mutfağının menşe yini Roma devrinde
ararsakta, buna zamanın anadolu ve yunan kültürünün tesirini unutmamak
gereklidir. Roma mutfağını zamanın en ileri mutfağı yapan,onun
sahip olduğu topraklardaki gıda maddelerinin bol ve çeşitli olmasıdır. Roma
devrinin ilk zamanların da, basit birkaç yemeği vardı. İmparatorluk zamanında
ise çeşitleri ve zenginlikleri yanında yemekte
maksimum noktaya varılmış ve ilk
kurallar konmaya başlanmıştır.Örneğin tavuskuşunun, yaban ördekleri ve
balıkçılların pişirildikten sonra bütün, tüyleriyle süslü olarak masalarını donatırlardı. O devirde genellikle et
yemekleri öncelikle servis
edilirdi. Evlerinde maddi güçleri
yettikçe lüks masalar donatırlardı.
Belki halkın saraya olan özentisi
yanında yaşam stilliydi. Maximinius ( M.Ö.235 )'un söylediğine göre bu eğlencelerde
adambaşı 18 Kilogram et 40 litre şarapla yenirdi. İmparator Aurelian zamanında
artist Farone bir fırsatta, bir koyunu, bir erkek yaban domuzu yavrusunu, yüz adet yuvarlak ekmek ve yüz şişe şarap içmiştir. Buna karşılık
Kendisi büyük takdire şeyan olmuştur. Romalilarin ataları alçak gönüllü ve
sadeydiler. Tiber nehri kıyılarinda
Çiftçilikle ve hayvancılıkla meşgul olurlardı.
Romalıların ilk zamanlarda ana besin maddesi, o bölgede bol yetişen PULS
veya PULMENTUM denen ürünleriydi. Bu arpa tanelerinden veya tahıl
kırıntılarıyla yapılan bir lapaydı. Bu lapa uzun süre pişirilir ve suyuna bazı
otlar konduğu gibi kuvvetlendirici
baharatlar ilave edilir di. sevilerek yenirdi. Bugünkü modern şekliyle PULMENTUM irmikten veya mısır unundan yapılır
ve POLENTA olarak adlandırılırdi.
İtalyanların milli yiyeçeklerin dendir.İlk zamanlardaki imkanlar içinde
ekmek önemsiz bir yer
teşkil ederdi. Değirmençilik
metodlerının ilerlemesinden sonra tahılların
un haline getirilmesi ve mayanın bulunmasıyla Romada ilk profosyanel
pişiriçiler doğdu. M.Ö.170
yıllarında en yüksek düzeye gelen
ekmekçilikte yenilikler yaratmışlar ve üstüne
haşhaş tohumu , anason tohumu ve maydonoz ekmişlerdir. Hayvancılıkla
meşguliyetlerinden peynir yapımını biliyorlardı. Dişi koyunsütünden
yapılmış süzme peynirleri çok
aranıyordu. Romalılar Etrusklerden şarap yapmasını öğrendiler. Zenginlerin içeçeği olan şarabı, fakir halk,
üzüm kabuklarının ve meyva kabuklarının mayalaşmasından oluşan ve bugün "
Tükenmez " denen taklit bir şaraptı.
M.Ö. üçünçü yüzyılda
İtalyada hakimiyetini sürdüren
derebeyler sebzecilikte üstündüler.Onların gözdesi elmaydı.Uzun zaman kıymetli
sayıldığı gibi evlenen çiftlerin bir
çift elma yeme geleneği yaygındı. M.Ö.
2.nci yüzyılda Roma güçlenmeye
başladı , dolayısıyla mutfaklarıda zenginlemeye başlar ve gelişir.
M.Ö.185 te romaya asya kuvvetleri döner. Bundan sonrada roma'da önçeleri ucuz ve ekonomik olan yemekler ,sonraları daha
pahalı ve masraflı ol maya başladılar derken bir sanat olmaya
başlar ve bir ticaret
oluşur. Bu banket yemeklerinde sık sık
yapılan TRUVA DOMUZU önce, bir
tarafı rosto yapılıp, üstünün arpa ve
şarapla yapılan hamurla kapladıktan sonra diğer pişmemiş
tarafı suya batırılıp haşlanırdı.
Romlılar bu adı vermelerini truva atından esinlenerek yapmışlardı M.S.
ilk yüzyılda Apicius'a mal edilen o zamanın ilk gastronomi kitabı yazarının
söylediklerine göre sevilen yemeklerden biri ise , taze domuz etinin
ekmek unuyla, yağla
lezzetlendirilmişinin kuru incirlerle, defne yapraklarıyla, balla küçük
kıyım yapılarak doldurulan domuz dolması makbul yiyeçeklerdendi.Kaynar çorba
içinde pişen hamur parçalarının iki kat olarak dizilmesiyle buding'le sufle
arası olan yemeğin buğünkü şekli olan
gnocchi alla romana, İtalyan mutfağının gözde
yemeklerindendir. GARUM diye adlandırdıkları bir
çeşit sosu hemen hemen her yemeğe
kullanırlardı. GARUM bugünkü
damak zevkine çok ters olmasına rağmen ,söylentilere göre sakatat ve balık cinslerinin karışımıyla yapılmasına rağmen
romalıların en başarılı ve sevdikleri
bir sostu. Yemek kitaplarında
eksik olmayan " Omeletta " 'nın zamanında ballandırılmış
yumurta olarak yapılan " Ova Melita " dan geldiğini
unutmamalıyız. Romalıların ataları
en az onüç çeşit peynir biliyorlardı. Peynirli kek onların icadıydı. Batı mutfağına
en büyük etkenliği 2.nci yüzyılın sonuna doğru en faal duruma gelmiştir. M.S.180'de romalılar yemeklerinde
ölçülü ve mantıklıydılar. Ne zaman hızlı adımlarla genişlemeye başladılar,
sonraları eğlenceye düşkünlüklerinden imparatorluk zayıfladı. M.S.
3'ncü yüzyılın sonunda
barbarların inmesiyle yoksulluğa ve
sefalate bürünen halk bulduğuyla
yetindiği gibi mutfak sanatıda hızla gerilemeye başladı. Barbarların severek
içtikleri saraplardan VINUM PALMATICUM'un bugün kü örneği ise " Marsala Şarabı
"dır. Ortaçağın ilk
zamanlarında roma mutfağının en iyi korunduğu yerler manastırlardı. Eski kültür ve yapısını koruyabilmek için
keşişler el yazması yemek reçeteleri- ni yazıp titizlikle muhafaza ederlerdi.
Manastırlar yaptıkları stok lar vasıtasıyla yaşamlarını sürdürürken kıtlık
zamanlarında açıkları
buldukları sebzelerle kapattılar. Bu
STATUS QUO ( sakin durum ) 9'ncu yüzyıla kadar devam etti. Doğudan gelen islam savaşcılarının güney
Avrupaya akınları,İtalyan mutfağına yeni boyutlar getirdi.İlk zamanlarda diğer
Avrupa toplulukları etkileri altında tuttarken güney İtalya ve sicilya
adasına çıkarlarak oralara iki yüzyıl sahip olurlar. Dolaylı olarak bu yeni
mutfakla bağlaşmalarıyla yeni yemek ler doğar.Onlardan tatli, dondurma ve şerbet yapmasını öğrenirler.
Tatlıların
kökeni ise acemler, hintliler ve çinlilerden gelir.Onlar tatlı olarak badem
ezmeleri,Marzapane gibi tatlıları balla tatlandı rırlardı. Haçlıların müslüman ülkeleri istilalarıyla
onlardan gördükleri ve dönüşlerinde
getirdiklerinden sert buğdayı
unutmamak lazımdır. Buna "
saraceno " demeleri, karşılarında sert bir müslüman savaşçıları bulmaları
ve onları yenememelerinden dolayı
olabilir. Haçlıların arap
ülkelerinden getirdikleri yeni
ürünlerle doğan yenilenme olayı
başarısız geçti. Mutfaktaki sönüklük
12'nci yüzyılın sonuna kadar devam etti.13'ncü yüzyıldan itibaren
derebeyliklerin oluşmasıyla şehirlerde toplanan kişiler rahatlık içinde lüks ve eğlençelere
başlamalarıyla mutfakta yeniden bir uyanma olur Baharatlar tekrar daha bilinçli
olarak kullanılmaya başlar. Romalıların mutfaklarındaki aşırılık azalmış
yerine, daha misafirperver ve servislerinde daha dikkatli ve titiz olmaya
başladilar. Bu zamanda et ve balıkları
birbirinden ayırmışlar. Orta çağın sonlarında İtalya’da ekmek görülmeye başlandı. Bu ise un karışımı,
su ve maya karıştırılarak çeşitli şekillerde yapılırdı. Hatta balla
tadlandırılmış,çeşitli baharat ve tohumlar ekilmiş, kuru meyve ve incirlerle
karıştırılmış ve bugün " Panforte di Siena" adı altında yapılır ve
satılır. Genova'da sebze tartı olarak
"Torta pasqualina"da buna benzer.
Anonim bir yazar tarafından 13'ncü yüzyılda yazılan bir yemek kitabında ortaçağdan kalma birçok yumartalı tartlar, sütlü tartların yanında
vermicelli, tortelli, torteletti gibi
birçok hamur yemeğinin yapılış şekilleri uzun zaman geçmesine
rağmen benzer şekilde yazılmıştır.
Marco Polo çinde Cathay'da öğrendiği hamur işlerini döndüğünde İtalyanlara öğretmiştir. 13'ncü
yüzyıldaki gerçek şudur ki,o
zamanda birçok makarna çeşidini hazırlamasını
biliyorlardı. Popüler olan
makarna buğün İtalyanlarım menülerinden eksik olmamaktadır. Venedik
tüccarlarının baharat ticaretiyle hızla gelişmeleri ve Costantinopoli'nin
Osmanlılar tarafından alınmasa kadar sürmüştür. Venedikler Trabzon yolu ile
gidemeyinçe şimdiki lübnan dolaylarındaki müslüman lardan pahalı olarak
aldıkları bu malları Avrupaya getirmeye devam etmişlerdir. Bunların yarım yüzyıl daha zenginlik lerinin
devamını sağlamıştır.Marco Polo nun venediğe dönmesi Rönösan'sın son
zamanlarıydı. Yeniden klasik
şehirleşmenin başlamasıyla mutfak ve diğer sanat kollarında iyiye gitmeler
görüldü. Bologna'lı Pietro de'Crescenzi
1305 yıl ında yazdığı " Liber Ruralium Commodorum " adlı, tarım
ürünleri üzerine yazdığı kitap ikincı
yüzyıldan beri yazılan ve zamanın sebze ve gıda maddeleri hakkında bilği
veren tek kitabıdır. Antipastalarında
baş köşede bulunan " Prosciutto al
mellone o ai fichi " ( Kavunlu veya
inçirli füme Jambon ) onun örneklerindendir.16'ncı yüzyılda gastronomiye tekrar
önem vermeye başladılar. Bunda
floransalılar önde geliyorlardı. Rönesansın en çanlı yaşandığı şehirlerden
floransa mutfak sanatında büyük
adımlarla ilerlemiş ve en yüksek seviyeye ulaşmıştır. İtalyan mutfağının en
güzel örneklerini Toscana bölgesinin başkenti floransada en güzel şekliyle
görebiliriz. Venediğin kralları
DOGES'lerinde bu alanda katkıları büyüktür. Bizdeki kuşluk ve akşam yemeği
gibi.İlki sabah saat 9 ile 10 dan evvel ve diğerini ise akşam karanlığı
basmadan yerlerdi. 14'ncü yüzyılda hafif yemek zengin ailelerde
revactaydı.Genel likle ekmek yerlerdi fakat pahalı olduğundan fakir halkın gücü
yetmezdi. 15'inci yüzyılın sonlarına
doğru makarna önemli bir yer tutuyordu.
Floransada makarna çeşitleri evde yapılırdı. İlk tiçari imalatı ise büyük ölçüde spaghetti
ve makaroni imalatıyla napoli'de başlar.
Zengin floransalı tüccarların ince işlenmiş makar na yemelerine karşın
orta sınıf farklı özelliklerde
başka tip makarnalar yerlerdi.
Genel
olarak belli bir sıra yoktu fakat yemeğe başlanırken tatlı, meyva, "
berlingozzo " (bir çeşit kek) peşinden semiz kısır bir horoz veya dana ile soslar, haşlamalar, kızartılmış piliç, ardıç kuşları, sülün veya alabalık
yerlerdi.Peynir,tatlı bisküvi veya keklerle bitirirlerdi. 15'nci yüzyıldan sonrada bu çeşit servis
yapma devam etti. Floransalıların
adeti olan masada basit ve sesiz yemek herkesin
takdirini gördü. Buda floransaya has bir
still oluşturdu. Buradan da diğer bölgelere yayıldı. Floransanın yol gösterdiği yemek pişirme
sanatıyla ,Avrupa ülkeleri İtalyan
gastronomisiyla yarışamadılar.16'ncı yüzyılda İtalyan mutfağı karşısında orta
çağda olduğunu belirtiyor. Birçok
tartışmaya neden olmasına rağmen CATERINA DE'MEDİCİnin fransaya İtalyan pişirme
sanatını sokması ile kral FRANCIS 1.in İtalyaya olan sempatısiyle ,İtalyan
yemeklerini fransada günçelleşmesine önder olması arasındaki bağ fransanın
İtalyadan bu sanatı alması olmuştur.ANA MUTFAK dememizin nedenlerinden biri de
budur. Şu anda revaçta olan fransız mutfağından roma
mutfağına kadar daima diğer Avrupa mutfaklarına önder olmayı başaran bu ananın
kendi kültürüdür.
Uzun
zaman Fransızların mutfagının büyümesini İtalyanlar idare ettiler. Rönesansın sonlarına doğru bu iki devlet
birbirlerine gülümseyerek tatlı dişlerini gösterirken mutfakta önderlik
çabalarını sürdürüyorlardı.
Venedik tarafından Avrupaya yayılan şeker
artık günçelleşti. Tatlı Hors d'oeuvre veya antıpastalar salata ve meyvelerin
yerini almaya, yemek başlangıçlarında ve
sonlarında. Şeker her yerde kullanılır
olmaya başladı. Kendi sitillerinden
farklı,doğunun tesirinde kalarak ilk kahvenin Yemen'den venedikli tüccarlar
tarafından Avrupaya getirilmesi ve benimsendi. Buğün dahi birçok yeni
mutfakların ilham ve örnek aldıkları İtalyan mutfağı ana mutfak olma özelliğini
sürdürmekte. İtalyan mutfağının en belirgin özelliği, domatesin bol
kullanılmasıdır. Henüz
Avrupalıların bilmedikleri ve
düşünemedikleri domatesi, Meksika fatihi CORTES' Avrupa’ya getirdi.1554'lerdeki
ilk domatesin tarifinde,"Pomo d'Oro" (altın elma) diye
adlandırılır.Bugün ise pomodoro olarak çağrılır.Gerçek domates ilk defa
görüldüğünde sarı renkte ve bir kiraz büyüklüğündeydi.İki yüzyıl boyunca
büyüterek onun kırmızı ve dolgun haline gelmesini sağladılar.İlk kullanılışı
sebze salatasında olmuştur.Sebze yetiştirmede en yüksek seviyede bulunan
İtalyanlar genellikle ıspanak ve sakız kabağının yanında bu ince ve narin bir
tada sahip patatesi hemen kabul ettiler fakat makarna ve pilavlarını tercih
ettiler. 16 yuzyılın bitiminde
İtalyanların gıda listesi tamamdı.Pişirme ve yeme alışkanlıkları hemen hemen
bugünkü şeklini aldı.Bir rivayete 17'ncı yüzyıldakı bir bankette papa 6'ncı
alexander isveç prensesi Krabee Christina'ya verdiği yemeğe şükran duasıyla
başlamasıyla yemeklerden evvel dua okumak
adet
olmaya başladı.bu şölenlerde masayı süslemek amaçıyla bazı buluşlar konmaya
başladı.Basit araçlarla yapılan bunlardan konuklar memnun oldular. Bir bankette messina limanının bir maketi
yapıldı. Buna jelatinden oluşturulmuş liman binaları ve gemileri içinde
balıklar yüzen suyla doldurulmuştu.
Birinci ve ikinci dünya savaşlarından zararlı
çıkan İtalya yoksulluğu çok kötü tatmiştır fakat bazı zevklerini yoksulluk döneminde sahteleriyle tatmın
etmiştir.bu savaşlar İtalyada makarnanın tamamen yayılmasına neden
olmuştur.Dolayısıyla bazen İtalyan makaroni eşanlamlı kabul edilir.dünyaya
yayılan İtalyanlar gittikleri yerlerde neşe ve sempatılerıyle yemeklerini diğer
toplumlara sevdirmişlerdir.
Buğün İtalyanın vazgeçemediği iki şey onun
spaghettisi şarabı ve cafe espresso'sudur. İtalyanlar mutfak olayını gerçekten
tam bir bölgesel etkenlik altında toplamışlardır. Çizme yarımadanın akdenize
uzanan kısmındaki değişik coğrafi etkenler ,bölgesel mutfağın önemini göstermektedir.İtalyada
bulunan 18 bölgede, komşular arasıda çok
farklılıklar görülür.Kuzeyin zenginliği güneyin sıcağı insanların yaşam
stillerini sert bir şekilde etkilemiştir.
Bunlar
kısa bir göz atalım. 18 bölgeden
teşekküldür.
LIGURIA
(Genova) : Herşeyi kendidi yapmayı
seven genovalı,prınç
yetiştiremediği gibi hayvanda beslemesi
çok zordur. Tabiat ana ona fişkıran
bir tabiat vermiştir. Oda bunları
yemeklerine koymaktan çekinmez.
Yamaçtaki tarlasında bulunan
sarımsağı, çam fıstığını, fesleğenini ve zeytin'in yağını bir araya toplayıp sabırla havanda döverek
meşhur "Pesto"sunu yapar. 18 kat yağlanmış yufkanın arasına kat kat
bıldırcın, lor peyniri, sebze, yumurtayla
ve diğer bulduğu malzemeden doldurarak yaptıgı "TORTA
PASQUALINO"sunun tadına doyum
olmaz. "CAPPUN MAGRO" ise
genovalının denizle tabiatı birleştirdiği nefis bir yemek.
Tipik
Şarapları: Sarticola, Cinque Terre ve Portofino'dur.
PIOMENTE
(TORINO) : Komşusu Fransa gibi nazik ve sabır isteyen yemekleri yanında, güçlü dağ insanını doyuraçak tat ve lezzete sahip
yemeklere sahip bir
mutfağı vardır. Vadideki prınç
tarlalarında bulunan kurbağa ve alabalıkları lezzetli pişirmesini iyi bilir.
Tartufo adlı yer mantarının lezzetle kullanışlarına şapkamızı çıkarmamak elde
değil. Fontina peyniriyle isviçrelinin yaptığı FONDU'sunun atası olan fonduta
bu bölgenindir. "BAGNA
CAÖDA" bir çeşit antik GARUM adlı sosun kardeşidir. Sarımsak, ançuez,
tereyağ ve zeytinyağındandır. "RIZ
AN CAGNON" ise prınç, peynir ve tereyağından yapılır fakat
sütlü, kurbağalı ve tartufo mantarlısı ise bir harika! "FINANZIERE
ALLA PIOMENTESE" ise sakatatın değerlendirildiği asil bir yemek. Av etlerini
pişirmesini iyi bilir. Tatlı olarak
" TORTA GIANDUIA" adlıçikulatalı turtası meşhurdur.
Tipik
Şarapları : Barbera, Dolcetto, Bordo ve Donnaz'dır.
LOMBARDIA
(MILANO) : Bu bölgenin insanı, işlerinin yoğunluğunda yemeği düşünmeyen fakat
tatil gününde 8 saat yemek masasının altında ayaklarını uzatarak ve yemeğini
yiyerek dinlenir. Erkeklerin teleşasine karşılık kadınlar ağır ateşte,uzun
sürede pişen yemekleri yapmasını severler. Fransız ve Avusturya mutfaklarıyla
bazı ortak noktaları vardır. Çorba, et
ve sebzeyi ,daha doğrusu bir öğün yemegi bir tabakta sunmasını iyi bilirler.
Bölgede prinç boldur. "RISOTTO MILANEZE" ise safranlı İtalyan
pilavının tadına doyum olmaz. Yılda 200 milyon
adet satılan "PANETTONE ALLA MILANESE" ,dünyada ünlü "BEL
PAESE" peyniri ve "CAMPARI" aperatıvı bu bölgenindir.
Tipik Şarapları : Sassella, Valtelline ve Chiaretto'dur.
ALTO ADIGE (TRENTO) : Sarp alp dağlarının eteklerinde
füme edilip haşlanmış eti, krauti turşusunun domuz yağıyla sotesi ve bir bardak
Val d'adige şarabıyla yaşamlarını sürdürürler.Fazla çeşitleri yoktur. Muhabbetleri ve şaraplarıyla sade bir yemek
ruhlarını gösterirler.Alman ve Avusturya kültürleriyle ortak yanları olmalarına karşı kendilerini onlardan
ayrılırlar. Lahana, patates ve gulaş'ın
yeri başkadır. Alto adige geleneklerine
göre şeker, krema, kuru yemişler bir yün kazaktan daha iyi soğuktan korur.
Dolayısıyla bol tatlıları vardır.
Tipik Şarapları : Reisling İtalico, Cabernet ve
Traminer'dir.
VENETO (VENEZIA) :
Bayrağına prinç ve fasulyeyi işlesek tek yakıştıraçak bir bölge. Doğu
ticeretinin etkisiyle olasalığı daha mümkün, (Osmanlı ve çin mutfakları
etkileri). Binbir çeşit pilavlarından "RISI E BISI" nin tadına doyum
olmaz."Pasta e Fagioli"si ise makarnalı fasulye çorbasıdır.Venedik
krallarının zenginleştirdiği ve değişken fantezileriyle İtalyanın başta gelen
mutfaklarındandır.
Tipik Şarapları : Merlot, Tocai, Soave ve
Valpolicella'dır.
FRIULI VENEZIA GIULIA (TRIESTE) : Büyük romanın
pulmentumunun bugünkü örneği olan polentayı çok severler.Yayla peynirleri,
beykınlı basit çorbalarıyla mutfakları doyurucu, aromatık ve basıtliğiyle sanki
beyler için yapılmış. "Pasta fagioli
con le cotıche" salamlı makarnalı fasulye corbası, "Proscıutto crudo
San Danıele" özel jambonu, peynirleri, kayısı, erik, beyaz kiraz rakıları ve bol şaraplarıyla bu
insanların neşesiyle heryerde bayram havası var.
Tipik Şarapları : Pinot, merlot, ::....................dır.
EMIGLIA
ROMAGNA (BOLOGNA) : İnsanları, evleri ve kentlerini saraçak kadar büyük bir
yufkanın altına saklanmış olan bu insanlar, onu uzun ve sabırlı bır yogurmadan
sonra, esnek ve sağlam bir hale getiriyorlar.
Küçük dörtköşe içi dolu yastıkcıkları andıran
"RAVYOLI"'lerinden başka binbir çeşitte onu kesip hazırlarlar.Hamur
işleri, sosu, eti, salamı,jambunu, aromalı sirkesi ve tatlıları yanında
kıyılarda balık çorbaları bir harikadır. Dünyaca ünlü "Prosciutto di Parma"
jambonu bu antik vadinin havasında ve usta ellerle tuzu yedirmeleriyle
oluşur.İtalyanın yemek konusunda önde gelen bölgelerindendir.
Tipik Şarapları : Sangiovese, Chiaro Trebiano ve
lambrusco'dur.
TOSKANA (FLORANSA) : İtalyan mutfağının lideri olan bu
bölge zeytinlik, üzümleri, ormanları ve tepeleri arasında, nezaketi, özel hatta
bazen fazla, şarabı tok, sihhatli ve net, insanları dakik ve sempatiktir.Kömür
ızgarasında bölgede yetişen ürünlerle yaptıkları yemekler sanki krallara layık.
Tadın , aromanın ve zevkin birleştiği menülerinde aromatik çorbalası ve kömür ateşindeki eti hiç eksik olmaz. Burda evkadınını farklı kılan ögelerden biri
yemeklerin pişme noktalarının farklılığıdır. Av etinin üstadı ve ünlü Chiantı
Classıco şarabının üreticisidir.
Tipik Şarapları : Chıantı, brunello ve montescudaıo'dur.
MARCHE (ANCONA)
: Derin ve kayalık kıyıların
yanında uzanan tatlı ve yeşil tepelerin ürünleriyle zengin,değişken ve bol bir mutfağa sahiptir. 13 çeşit balıktan yapılan "Brodetto
anconıtana" çorbasıyla, Domuz yavrusu tandırı olan "Porchetta"
sını hatırlamamak elde değil.
Tipik Şarapları : Verdicchio, Vernaccıa ve Fallerio'dur.
UMBRIA (PERUGIA) : Zengin olmayan fakat hiç birşeyi
eksiksiz olan bu bölge insanı mevsime uygun yemesini sever. Deliçe bir yenilik
arayışı içinde değildir. En güzel mevsimi sonbahardır. Çünkü tartufo mantarı ve domuzların kesim
mevsimidir. Bu sırada toplanırlar, salam ve sosisleri yaparken neşelerine doyum
olmaz. Av hayvanlarının farklı bir yeri vardır.
Tipik Şarapları : Vin Santo, Collio ve Orvietto'dur.
ABRUZZO E MOLISE (L'AQUILA) : Urfalının tanrıcasının
geçtiği bu bölgede kırmızı biberin önemli bir yeri vardır.Bu küçük şeytanla bu
dağlık bölgede köylü ve dağcılar kışın soğuğunda korur. Muhabbetlerinde
çanlılık yaratır. Gitar üstünde kestiği "SPAGETTİ ALLA CHITARA"
makarnası ve soslarıyla her fırsatta yaparlar. Bazen "PANARDA"'ya
davet edilen kişi 18-20 çeşit yemekten sonra masadan kalkarsa, ev sahibinin
güçenmesine neden olur. Yemek
ançak 33 çeşitten sonra son bulur.
Tipik Şarapları : Montepulciano ve Trebiano d'abruzzo'dur.
CAMPANIA (NAPOLI) : Domatesi ve kızartma yemeklere tapan
bu bölge insanı için domates, ekmek ve biraz yağ onun hayatıdır. Bunu dünyaça
meşhur "PIZZA"'sıyla kanıtlamıştır. Kaşkaval ve mozzerella peynirini
her yemeğine koyar. Yemeklerini bir tablo gibi özenle ve itinayla süsler. Bu
asaletli ve cıvıl cıvıl insanların hiç kimseden saklısı yoktur.İtalyanın en
güzel tatlılarının yapıldığı bir bölgedir.
Tipik Şarapları : Capri, Ischıa ve Solopaco'dur.
PUGLIA (LECCE) : Balıkcılık ve dağcılıkla geçinen bölge
insanı bulduğu sebzeleri ve baharatları kurutup o nefis zeytinyağına yatırır.
Deniz ürünleri doğal, tatlıların nefaseti ise ayrıdır.
Meşhur çeviz likörü "NOCINO" su ve çeşitli
peynirleri vardır.
Tipik Şarapları :
BASILICATA (POTENZA) : Hayat şartlarının zor olduğu bu
bölgede tabiatın verdiği ve kızgın güneşinden başka bir şeyi yoktur.
Misafirperverlikleri yanında,zeytinleri, hint inçirleri, yaban dometesleri,
zeytinyağı ve üzümleri boldur. Sert irmiğinden, sert suyundan yaptığı makarnasının
tadını sert şarabı yudumlarken tadmalısınız. Bir nadide tat. Koyun eti
bol. Yemeklerini tabiatın yeşil, sarı ve
kırmızısına boyarlar. Et yemekleri az, balığı ise bulduğu zaman taze
yer.Çeşitli peynirleri, kuru yemişleri vardır. Ana yemeklerini makarna ve
sebzeler teşkil eder.
Tipik Şarapları : Malvasıa, Moscato ve asprinio'dur.
CALABRIA (CATANZARO) : Dokunulmazlığı olan domuzlara
saygılarını eksik etmeyen bölge insanı, onları merelarda ekime kadar semizletir
ve geleçek kesime kadar onun et ve salam çeşitleriyle yaşamını sürdürür.
Domuzları sonuna kadar kullanarak kanlarından da birçeşit buding yaparlar. Genelde kullanılan pişirme şekli ızgara, şiş
ve fırındır. Tuma, impanata ve kaşkaval
genellikle kullanılan peynirleridir.
Tatlılarda kuvvetli olmamalarına karşı komşuları arapların kızartma
tatlılarını severler.
Tipik Şarapları : Pollino, Savuto, Ciro ve Melissa'dır.
SICILIA (PALERMO) : Denizden fışkıran bu güneş dolu
ada, geçmişine, adetlerine, tarihine ve
geleneklerine tümüyle bağlıdır. Babalar istisnaları kabul etmezler. Güneş,
buranın herşeyine ayrı bir lezzet verir. Yemeklerinde balık, sebze ve makarna
çeşitleri temeldir. Genelde makarnanın sarısı, parlayan balığın gümüşü, altuni
kızarmış balığı, badem ezmesi, cannolisi milföyleri, hint incirleri ve
tatlıları seçkin yemekleridir.
Tipik Şarapları: Mamertino, Malvasia, Salina ve Zucca
d'oro'dur
SARDENIA (CAGLARI) : Dağı, vadisi ve deniziyle ayrı bir
dünya. Kültürü İtalyanınkinden farklı gelişmiştir. Tat ve lezzetleri farklıdır.
Çobancılık, dağcılık, denizçilik ve köylüleriyle bir bütündür. Fiore di sardo,
pecorino sardo, frese ve dolçe sardo onun tipik peynirleridir. Domuz
yavrularını osmanlılardan öğrendikleri tandır kebabı gibi pişirip, yemesine
doymazlar.Balıklarının bolluğu ve lezzeti
karıştırılamaz. Bizde kullanılan
bazlama ekmeği çok kullanılır.
Tipik Şarapları : Nuragus, Vermentino, Cannonau ve
Vernacciadır
YEMEK REÇETELERİ
REÇETELER 4 KİŞİLİKTİR.
SPAGHETTI CON GAMBERETTI ALLA CREMA (KARİDESLİ SPAGETİ)
200 gr.karides ayıklanmış,haşlanmış,bir diş sarımsak,
tereyagı, 70
gr. peynir (labne tipi veya lor), beyaz şarap, süt, tuz
ve 400
gr.spageti
40 gr. tereyagıyla sarımsagı kızartınız. kızarınca tavada
ezip
atınız. karıdeslerı koyunuz. az beyaz şarap koyup
yumuşatınız.
peyniri sosunda eritip, az süt ilave ettikten sonra az
pişkin
spagetileri atıp çeviriniz. afiyet olsun.
RISO AI FUNGHI (MANTARLI İTALYAN PİLAVI)
400 gr. prinç, 200 gr. mantar, bir diş sarımsak, bir
kaşik inçe
kıyım maydonoz,100 gr. taze kaşer peyniri ,bir küçük
soğan ,etsuyu
tableti, 75 gr.tereyağı, 50 gr zeytinyağı ve bir bardak
beyaz şarap
ve tuz.
Bir
tencerede yeteri kadar suda etsuyu tabletini eritip
kaynatınız. Kıyılmış soğanı tereyağ ve zeytinyağında
kavurunuz.
Sarımsağı butün kavurup alınız.İmce doğranmış
mantarları 15 dakika
pişirdikten sonra prinçleri ilave edip az
kavurduktan sonra beyaz
şarabı ve iki kepçe etsuyundan koyunuz. Yavaş yavaş çeviriniz.
Suyunu emdikçe etsuyundan ilave ediniz. Yaklaşık 25
dakika böyle
pişirdikten sonra ateşten alınız. artan tereyağını
ve rendelenmiş
kaşerpeynirini ilave edip güzelçe çevirip peynırle
tereyağını
erıtkten sonra tabaklara servis edip üstlerine
maydonoz ekiniz.
INSALATA DI PASTA (MAKARNA SALATASI)
350 gr. kısa boy makarna , 100 gr. mortedella (ispanyol
salamı),100
gr. çekirdeksiz yeşil zeytin,25 gr. kaperi çiçeği, 4 adet
ançuez
filetosu,2 kornişon turşu, 50 gr. dil peyniri,2 haşlnmış
yumurta,çiçek yağı,sirke,tuz ve karabiber.
bol tuzlu suda makarnayı sertçe haşlayınız(yarı
pişkin).süzdükten
sonra soğuk suda soğutunuz.salamı ve peyniri küçük küpler
halinde,
zeytinleri ortadan ikiye bölünüz. Kornişonu ve ancuezi
dilimleyiniz. Hepsini bir kapta toplayıp yagladıktan
sonra
karıştırınız. Çukur bir kapta yumurtaların sarılarını
ezip bir
kaşık sirke ilave ediniz.
kalan yağı mayonez yapar gibi
karıştırarak koyduktan sonra tuz ve biberinden sonra
malzemenin
tamamını koyup iyiçe karıştırınız.Servis ediniz.
SCALOPPINE AL VINO BIANCO (Beyaz şaraplı eskalop)
4 dilim dana tranş (200 gr.),un,tereyağı,zeytinyağı,bir
bardak
beyaz şarap ve tuz.
Temizlenmiş dana tranş dilimlerini dövdükten sonra iki
tarafını una
bulayınız. 30gr.
Tereyağı ve bir kaşık zeytinyağını tavada
kızdırdıktan
sonra etleri tavaya koyup iki tarafınıda kızartınız.
bardak
şarabı ilave edip yavaş ateşte 25 dak. pişiriniz. Dilimleri
tabaklara
koyup üstüne kalan sosu paylaştırınız.
GLI INVOLTIONI (ET SARMALARI)
Basit bir et dilimini lezzetli ve zengin kılar.
2 adet adambaşı 70 gr. dan et dilimleri ve parçalamadan
döverek
açınız. Hazırlanacak olan ıç ise;70 gr.bacon, 2 kaşık
kaperi
çiçeği, 4 dilim ancuez fletosu, 30 gr. yeşil zeytin,
maydanoz ve
bir diş sarımsağı tahta üzerinde ince kıyınız. Dövülmüş
etin bir
ucuna içten koyunuz. genişse içe kıvırıp , eti sarmayı
tamamlayınız ve pamuk ipliğiyle veya kürdanla bağlı
kalmalarını
sağlayınız. sarmaları una bulayınız. 30 gr tereyağla
karışık bir
kaşık zeytinyağını kızdırdıktan sonra sarmaları hafif
kızartıktan
sonra yeteri kadar etsuyu koyarak yarımsaat pişirip tuz
ve biberini
ilave ediniz. Servis etmeden ipleri veya kürdanları
alınız.
Bunların içlerini arzularınıza göre değiştirebilirsiniz.
POLLO ALLA CACCIATORE (AVCI USULU PİLİÇ)
klasık, bir piliçi lezzetli pişirme yöntemi,
650 gr.
Piliç, 200 gr.olgun domates, 50 gr.bacon, bir soğan,bir
bardak sek şarap, etsuyu, yağ, tuz ve biber.
Piliçi temizleyip tutsuledikten sonra yıkayıp dörde
bölünüz.Piliçi
alaçak bir tavada 2 kaşık yağ,kalın doğranmiş soğanı
yavaş ateşte
bırkaç dakika kavurduktan sonraküp doğranmış
baconları ilave edin.
etleri bu karışımın içinde 10 dakika sık sık
çevirerek pişiriniz ,
beyaz şarabı ekleyiniz ve hızlı alevde 2 dakıkada
suyunun ve
alkolunun uçmasını sağlayınız. Kabukları soyulmuş ve
çekirdeklerinden arınmış olarak kıyıp ilave
ediniz.tuz ve biberi
ilave ediniz.Ateşi azaltarak yarım saat pişirin.Eğer
suyu azalırsa
etsuyu ilave ediniz. servis ediniz.
ZUCCOTTO
2 adet pandispanya dilimi 24 cm. çapında, 600 gr. kremalı
ve
çikulatalı dondurma, 100 gr.karışık meyve şekerlemesi,
bir bardak
tatlı şarap ve süt, 200 gr.krem şanti ve cukulata
kırıntıları.
kubbeli ve 20 cm. çapında bir kabın tabanını aluminyum
folyo ile
kaplayınız. Üstüne
bir pandispanyayı koyup, süt ve tatlı şarap
karışımının yarısıyla ıslatınız. Kremalı dondurmaya
kıyılmış meyve
şekerlemelesini ilave ediniz. Dondurmaları kat kat içine kpyunuz
ve arasıra bastırarak
boşluk kalmamasına dikkat ediniz. Diğer
pandıspanyayla kaplayın ve süt şarap karışımıyla
ıslatınız.Buzdolabında 12 saat beklettikten sonra krem
şantiyle
ve çikulata kırıntılarıyla süsleyip servis ediniz._
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder