6 Nisan 2020 Pazartesi



ESNAF KENDİNİ YENİLEMELİ
Hat sanaatından bir patlıcan formunda yazım.

Esnaflar, esnaflık gereği toplumu daha ileri getirme çabalarıyla geleneklerimize renk ve çeşitlilik katarlar. Son zamanda bu tür kavramlar biraz demode olmaya başladı desek de, daha dimdik ayaktalar. Fakat değişime direnen toplum, yavaşça değişen gruplar sonunda değişimi kabullenmektedir.  Yapılan ticari ilişkiler de Dünyada değişmektedir. Bizlerde bu değişime uymak ve hatta onların önüne geçebilme çabasında olmalıyız.
         Yeni nesil ellerinde eksik olmayan milyon bytlik telefon, fotoğraf makinası ile bilgisayar birleşmesiyle oluşan aletle Dünyayı izliyor. Her gördüğünü ister bir duruma geldiler. Fakat her işin arkasında bir üretim gerektiği düşüncesi de artık terkedilmekte. Bilgi artık Google de kolayca elde edilirken, artık birçok unsuru bir arada birleştirip, yeni yapılar oluşturulmakta ve emek artık güç kaybetmekte ve teknoloji öne çıkmaktadır. Bu hıza toplumumuzun yaşlıları engel olmakta ve süre gelen geleneklerini yaşatmak gayretiyle genç nesillerle çatışmaktalar. Toplumu parçalayan ve bireye indiren düşünce tarzıyla da baş etmek zorlaşmaktadır. Hele hele bizim toplumumuzda, bireyin değeri olmadığından, böyle bir anlayışı kabullenmekte tabii ki çok zor olacaktır.
         Yiyecek ve içecek sektöründe de değişiklikler başladı. Artık daha Dünyada tekdüze yapı içindeki gıdalar revaçta olmakta. Fakat bunların yapılıp, yenmesi de başka bir zorlukla karşı karşıya kalmaktadır. Gördükleri yemek başka bir kültürde yapılmış ve beğenilmiştir. Diğer ülkeler bu kültürü bilmediklerinden benzer kopyalar oluşturmaktalar fakat kalite ve lezzetleri ise orijinalinden farklı bir yapıda olmaktadır. Bizlerinde en büyük sorunlardan biri olan, yetinme aruzuyla bu konu değersizleşirken. Ana menşeyden gelen o yemeğin tat-koku-yapı ve görüntüleri değişmektedir. Böylece de moda olarak yayılıp, kısa sürede sönmektedir. Yalnız yemek çok değişikliğe açık değildir. Yıllar boyunca değişim % 70 gibi bir rakam olsada bu eskiden 100-200 yılda olurken şimdilerde ise 10-20 yıllara inmeye başladı. Artık “Ben bu tatlıyı yapar, satar ve fabrikamı da torunlarıma bırakırım.” Demek iyice zorlaşmaktadır. Çünkü artık kompleks bir yapıda ürünleri yenilemek gerekliliği artmaktadır. Yenilik yapayım derken de, ben bunu yaptım değil, Dünyadaki eğilimi, modayı, teknolojiyi, ulusal ve kişisel pisikolojik ve sosyal yapı ve ekonomik değerlerinin uyum içinde olması gerekiyor.
         Kompleks bir yapı oluşumuna, toplumsal olarak biz kopyacı zihniyetimizle öne çıkamadığımız gibi, arka sıralarda Dünya ile yarışmaya devam edeceğimiz aşıkar. Artık bilgi çağında, iyi analiz yapabilmek gerekmektedir. Artık yapamıyorsak konu hakkında danışmanlar tutup, birlikte yeni projelere adım atmalıyız. Atarken de bireysel kişilerimizin yenilikçi ve etkileyici olup, diğer Dünya insanlarını etkilemeleri gereklidir. Bu da toplumsal becerilerimizin bir sonucu oluşacaktır. Fazla yenilikçi olmadığımızın yanında, bir çok yönüyle de gıdayı inceleyip değiştirme imkanlarından uzağız. Fakat yeni nesil hızla konuda gelişmeler yaparken de beklemek zorundayız. Bunları yaparken Evrensel dil bilmek ve kendini iyi anlatabilmek çok önem arz ediyor. Artık biraz daha fazla çaba gösterme zamanı. Dede+baba+oğul varsa torun birlikte ortak paydayı bulmalı ve sonunda yeni nesle hitap eden bir yapıda ürünlerimizi çıkarmalı ve tanıtımını yapmalıyız. Eskiden 10 TL. paraya 20 TL. borç yaparak işleri oturtabilirken artık çok dikkatli olmalı. İşin tam maliyetini nakit ödeyip, yedek akçeyi bile hesaplamak gereklidir. Bizler ise bu konuda çok zayıf olduğumuzdan, güvendiğimiz cesaretimiz de boşa çıkacaktır.
         Son zamanda örnek olarak gösterebileceğim bazı örneklere bir bakalım. Hızla açılan Batı tarzı lokma dükkanları ve çikolata dükkanları hızla yayıldılar. Altı ay içinde balon sönmeye başladı. Aslında orijinaliyle farklı olduğuna da eminim. Hazır katkılı kekten yapılan bir lokmanın üzerine katkılı çikolata soslarıyla doldurup, yüksek maliyetlerin yüksek satış fiyatları toplumsal veya evrensel yemek kültürüne aykırıdır. Gıda, sağlık acısından insana faydalı olmalıdır. Bunun içinde lezzetlerin sade ve hafif olması esastır. Elimizdeki teknolojik ekipman, hammadde ve emeğin en uygun olması gerekir. Çikolata gıdaların içinde en kuvvetli aroma gücüne sahip  olduğu biliniyor. Her gün bu kuvvetli aroma vücudumuzdaki organları yoracak ve sonunda sağlık sorunları yaşayacağımız ise kaçınılmazdır.
         Bir başka yapıda mantar gibi çıkan batı tarzı kahve dükkanları. Endüstriyel Dünya devlerinin ellerinde manupüle edilirken. İthal edilen kahvelerin anası Türk Kahvesidir. En kaliteli Arabika kahve türünden yapılırken, kararınca kavrulup, çekirdekler fazlaca kavrulmaz. Batı tarzı kahve için basınçlı kahve makinaları da geldi. Özel kahve yapma kuralları ve farklı kahveler derken herkes yabancı kahvede pir olurken. Ne içtiğini sorsanız idollerini anlatır. İçtiğinin kahveden uzak bir şey olduğunu anlatamaz. Kahvenin lezzeti çekirdekten ve kavrulma süresiyle etkilidir. Zamanında Türkün içeceği Türk Kahvesiydi. Annemiz, haftalık olacak şekilde yeşil kahve çekirdeklerini güveçte kavurur. Pirinçten yapılmış el değirmenlerinde öğütüp, lezzetli ve kıvamında bir kahve yapar ve 40 yıl hatırı olacak şekilde de muhabbetle içilirdi. Şimdi ithal edilip satılamayan ve lezzetini kaybetmiş ve yanmış kahveleri fazla bedel ödeyerek içiyoruz.
Bizim için en iyisi, geleneklerimize uygun olan, atalarımızın yediklerini yemek ve içmektir. Böyle yaparak ta, Coğrafi etkinin en iyi sonuçları ve lezzetlerin tamamını almak, daha kolay ve ekonomik olur. Siz, siz olun geleneklerinizi unutmayın. Bir şeyler üretecekseniz de geleneklere uygun üreten kazanacaktır. Hepiniz bol kazanç ve lezzetinizin daim olmasını dilerim.

Emrullah Gumustas
Gurme ve Mak.Yük. Müh.
gumustase@gmail.com

 10 ŞUBAT 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder