ESNAF
KENDİNİ YENİLEMELİ
Hat sanaatından bir patlıcan formunda yazım.
Esnaflar, esnaflık
gereği toplumu daha ileri getirme çabalarıyla geleneklerimize renk ve
çeşitlilik katarlar. Son zamanda bu tür kavramlar biraz demode olmaya başladı
desek de, daha dimdik ayaktalar. Fakat değişime direnen toplum, yavaşça değişen
gruplar sonunda değişimi kabullenmektedir.
Yapılan ticari ilişkiler de Dünyada değişmektedir. Bizlerde bu değişime
uymak ve hatta onların önüne geçebilme çabasında olmalıyız.
Yeni
nesil ellerinde eksik olmayan milyon bytlik telefon, fotoğraf makinası ile
bilgisayar birleşmesiyle oluşan aletle Dünyayı izliyor. Her gördüğünü ister bir
duruma geldiler. Fakat her işin arkasında bir üretim gerektiği düşüncesi de
artık terkedilmekte. Bilgi artık Google de kolayca elde edilirken, artık birçok
unsuru bir arada birleştirip, yeni yapılar oluşturulmakta ve emek artık güç
kaybetmekte ve teknoloji öne çıkmaktadır. Bu hıza toplumumuzun yaşlıları engel
olmakta ve süre gelen geleneklerini yaşatmak gayretiyle genç nesillerle çatışmaktalar.
Toplumu parçalayan ve bireye indiren düşünce tarzıyla da baş etmek
zorlaşmaktadır. Hele hele bizim toplumumuzda, bireyin değeri olmadığından,
böyle bir anlayışı kabullenmekte tabii ki çok zor olacaktır.
Yiyecek
ve içecek sektöründe de değişiklikler başladı. Artık daha Dünyada tekdüze yapı
içindeki gıdalar revaçta olmakta. Fakat bunların yapılıp, yenmesi de başka bir
zorlukla karşı karşıya kalmaktadır. Gördükleri yemek başka bir kültürde
yapılmış ve beğenilmiştir. Diğer ülkeler bu kültürü bilmediklerinden benzer
kopyalar oluşturmaktalar fakat kalite ve lezzetleri ise orijinalinden farklı
bir yapıda olmaktadır. Bizlerinde en büyük sorunlardan biri olan, yetinme
aruzuyla bu konu değersizleşirken. Ana menşeyden gelen o yemeğin tat-koku-yapı
ve görüntüleri değişmektedir. Böylece de moda olarak yayılıp, kısa sürede
sönmektedir. Yalnız yemek çok değişikliğe açık değildir. Yıllar boyunca değişim
% 70 gibi bir rakam olsada bu eskiden 100-200 yılda olurken şimdilerde ise
10-20 yıllara inmeye başladı. Artık “Ben bu tatlıyı yapar, satar ve fabrikamı
da torunlarıma bırakırım.” Demek iyice zorlaşmaktadır. Çünkü artık kompleks bir
yapıda ürünleri yenilemek gerekliliği artmaktadır. Yenilik yapayım derken de,
ben bunu yaptım değil, Dünyadaki eğilimi, modayı, teknolojiyi, ulusal ve
kişisel pisikolojik ve sosyal yapı ve ekonomik değerlerinin uyum içinde olması
gerekiyor.
Kompleks
bir yapı oluşumuna, toplumsal olarak biz kopyacı zihniyetimizle öne
çıkamadığımız gibi, arka sıralarda Dünya ile yarışmaya devam edeceğimiz aşıkar.
Artık bilgi çağında, iyi analiz yapabilmek gerekmektedir. Artık yapamıyorsak
konu hakkında danışmanlar tutup, birlikte yeni projelere adım atmalıyız.
Atarken de bireysel kişilerimizin yenilikçi ve etkileyici olup, diğer Dünya
insanlarını etkilemeleri gereklidir. Bu da toplumsal becerilerimizin bir sonucu
oluşacaktır. Fazla yenilikçi olmadığımızın yanında, bir çok yönüyle de gıdayı
inceleyip değiştirme imkanlarından uzağız. Fakat yeni nesil hızla konuda
gelişmeler yaparken de beklemek zorundayız. Bunları yaparken Evrensel dil
bilmek ve kendini iyi anlatabilmek çok önem arz ediyor. Artık biraz daha fazla
çaba gösterme zamanı. Dede+baba+oğul varsa torun birlikte ortak paydayı bulmalı
ve sonunda yeni nesle hitap eden bir yapıda ürünlerimizi çıkarmalı ve
tanıtımını yapmalıyız. Eskiden 10 TL. paraya 20 TL. borç yaparak işleri
oturtabilirken artık çok dikkatli olmalı. İşin tam maliyetini nakit ödeyip,
yedek akçeyi bile hesaplamak gereklidir. Bizler ise bu konuda çok zayıf
olduğumuzdan, güvendiğimiz cesaretimiz de boşa çıkacaktır.
Son
zamanda örnek olarak gösterebileceğim bazı örneklere bir bakalım. Hızla açılan Batı
tarzı lokma dükkanları ve çikolata dükkanları hızla yayıldılar. Altı ay içinde
balon sönmeye başladı. Aslında orijinaliyle farklı olduğuna da eminim. Hazır
katkılı kekten yapılan bir lokmanın üzerine katkılı çikolata soslarıyla
doldurup, yüksek maliyetlerin yüksek satış fiyatları toplumsal veya evrensel
yemek kültürüne aykırıdır. Gıda, sağlık acısından insana faydalı olmalıdır.
Bunun içinde lezzetlerin sade ve hafif olması esastır. Elimizdeki teknolojik
ekipman, hammadde ve emeğin en uygun olması gerekir. Çikolata gıdaların içinde
en kuvvetli aroma gücüne sahip olduğu
biliniyor. Her gün bu kuvvetli aroma vücudumuzdaki organları yoracak ve sonunda
sağlık sorunları yaşayacağımız ise kaçınılmazdır.
Bir
başka yapıda mantar gibi çıkan batı tarzı kahve dükkanları. Endüstriyel Dünya
devlerinin ellerinde manupüle edilirken. İthal edilen kahvelerin anası Türk
Kahvesidir. En kaliteli Arabika kahve türünden yapılırken, kararınca kavrulup,
çekirdekler fazlaca kavrulmaz. Batı tarzı kahve için basınçlı kahve makinaları
da geldi. Özel kahve yapma kuralları ve farklı kahveler derken herkes yabancı
kahvede pir olurken. Ne içtiğini sorsanız idollerini anlatır. İçtiğinin
kahveden uzak bir şey olduğunu anlatamaz. Kahvenin lezzeti çekirdekten ve
kavrulma süresiyle etkilidir. Zamanında Türkün içeceği Türk Kahvesiydi. Annemiz,
haftalık olacak şekilde yeşil kahve çekirdeklerini güveçte kavurur. Pirinçten
yapılmış el değirmenlerinde öğütüp, lezzetli ve kıvamında bir kahve yapar ve 40
yıl hatırı olacak şekilde de muhabbetle içilirdi. Şimdi ithal edilip
satılamayan ve lezzetini kaybetmiş ve yanmış kahveleri fazla bedel ödeyerek
içiyoruz.
Bizim için en iyisi,
geleneklerimize uygun olan, atalarımızın yediklerini yemek ve içmektir. Böyle
yaparak ta, Coğrafi etkinin en iyi sonuçları ve lezzetlerin tamamını almak,
daha kolay ve ekonomik olur. Siz, siz olun geleneklerinizi unutmayın. Bir
şeyler üretecekseniz de geleneklere uygun üreten kazanacaktır. Hepiniz bol
kazanç ve lezzetinizin daim olmasını dilerim.
Emrullah
Gumustas
Gurme ve Mak.Yük.
Müh.
gumustase@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder